Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge
GT
GD
C
H
L
M
O
a
GT
GD
C
H
L
M
O
about
/əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada;
ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne;
USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda
GT
GD
C
H
L
M
O
abroad
/əˈbrɔːd/ = ADVERB: yurt dışında, yurt dışına, dışarıda, gurbette, etrafa, her tarafa;
USER: yurt dışında, yurtdışında, yurt, yurtdışı, yurtdışına
GT
GD
C
H
L
M
O
access
/ˈæk.ses/ = NOUN: giriş, erişme, ulaşma, geçit, kullanım, yaklaşma, hastalık nöbeti;
VERB: bağlamak;
USER: giriş, erişme, erişmek, erişim, erişebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
account
/əˈkaʊnt/ = NOUN: hesap, açıklama, banka hesabı, önem, sebep, hesap verme, hesaba katma, söylenti, göz önünde tutma, yarar;
VERB: açıklamak, saymak, açıklamasını yapmak, gözüyle bakmak, avlamak, yakalamak;
USER: hesap, hesabı, hesabını, hesabınıza, hesabına
GT
GD
C
H
L
M
O
ah
/ɑː/ = INTERJECTION: Ah!, Of!, Öf!, Ya!
GT
GD
C
H
L
M
O
also
/ˈɔːl.səʊ/ = ADVERB: da, de, ayrıca, hem de, hem, keza, dahi, üstelik;
USER: da, ayrıca, de, aynı zamanda, zamanda, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
and
/ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de;
USER: ve, ile, ile
GT
GD
C
H
L
M
O
anywhere
/ˈen.i.weər/ = ADVERB: herhangi bir yere, bir yere, hiçbir yerde;
USER: herhangi bir yere, bir yere, yerde, her yerde, yere
GT
GD
C
H
L
M
O
are
/ɑːr/ = NOUN: ar;
USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
aside
/əˈsaɪd/ = ADVERB: bir kenara, bir tarafa, ayrı, kendi kendine;
NOUN: kendi kendine söylenen sözler;
USER: bir kenara, kenara, yana, bir yana, tarafa
GT
GD
C
H
L
M
O
at
/ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a;
NOUN: savaşçı, asker, eyt;
USER: de, az, at, okuyun, azından, azından
GT
GD
C
H
L
M
O
bank
/bæŋk/ = NOUN: banka, sahil, kıyı, banko, set, küme, yığın, yokuş, tuş arası, uçağın bir yana yatması;
VERB: parasal işlerini yapmak, para sürmek;
USER: banka, Bankası, Bank, kulübesi, bankanın
GT
GD
C
H
L
M
O
best
/best/ = ADJECTIVE: en iyi, birinci sınıf;
ADVERB: en, en çok, en iyi şekilde;
VERB: yenmek, geçmek, alt etmek;
USER: en iyi, en, iyi, bölgesindeki en iyi, en çok, en çok
GT
GD
C
H
L
M
O
by
/baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan;
ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara;
USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından
GT
GD
C
H
L
M
O
bye
/baɪ/ = NOUN: çiftli yarışan çiftlerden biri, krikette sayı;
ADJECTIVE: ast;
USER: bye, güle, veda, hoşça kal, kal
GT
GD
C
H
L
M
O
can
/kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek;
VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak;
USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince
GT
GD
C
H
L
M
O
card
/kɑːd/ = NOUN: kart, tarak, kartpostal, kartvizit, tebrik kartı, belge, oyun kâğıdı, iskambil kâğıdı, program, esprili kimse;
VERB: kart koymak, fişlemek, kart açmak, kartlara yapıştırmak, taramak;
USER: kart, kartı, kartını, kartına, kartın
GT
GD
C
H
L
M
O
care
/keər/ = NOUN: bakım, dikkat, özen, ilgi, itina, kaygı, endişe, merak, himaye, aldırış;
VERB: ilgilenmek, özen göstermek;
USER: bakım, umurumda, bakımı, önem, dikkat
GT
GD
C
H
L
M
O
chat
/tʃæt/ = NOUN: sohbet, konuşma, söyleşi, hoşbeş, ötücü kuş türü;
VERB: sohbet etmek, söyleşmek, çene çalmak, laflamak, gevezelik etmek, hoşbeş etmek, lafa tutmak, lafa tutmak, kandırmaya çalışmak, kandırmaya çalışmak;
USER: sohbet, chat, sohbet etmek
GT
GD
C
H
L
M
O
come
/kʌm/ = VERB: gelmek, ulaşmak, görünmek, buyurmak, ileri gelmek, orgazm olmak, tatmin olmak, tavır takınmak;
NOUN: meni, sperma, bel;
USER: gelmek, gelir, gelip, gelen, gel, gel
GT
GD
C
H
L
M
O
commissions
/kəˈmɪʃ.ən/ = NOUN: komisyon, heyet, görev, sipariş, komite, kurul, görevlendirme, atama, terfi, ısmarlama, vazife, talimat, atama belgesi, aracı kârı;
USER: komisyon, komisyonlar, komisyonları, komisyonların, komisyonlarının
GT
GD
C
H
L
M
O
considered
/kənˈsɪd.əd/ = ADJECTIVE: düşünülmüş, dikkate alınmış, saygıdeğer;
USER: kabul, olarak kabul, dikkate, olarak, ele
GT
GD
C
H
L
M
O
cool
/kuːl/ = ADJECTIVE: serin, soğuk, harika, soğukkanlı, klas, abartısız, küstah, tamı tamına, uygun;
VERB: soğutmak, serinlemek, serinletmek, yatışmak;
NOUN: serinlik, serin yer, soğukkanlılık;
USER: serin, soğuk, serin bir, güzel, harika
GT
GD
C
H
L
M
O
cost
/kɒst/ = NOUN: maliyet, fiyat, masraf, zarar, paha;
VERB: mal olmak, tutmak, neden olmak, etmek;
USER: maliyet, mal, maliyeti, maliyetli, pahalı
GT
GD
C
H
L
M
O
course
/kɔːs/ = NOUN: seyir, rota, yön, süreç, gidişat, pist, tabak, kur, akış;
VERB: koşmak, akmak, koşturmak;
USER: seyir, ders, Tabii, elbette, Tabii ki, Tabii ki
GT
GD
C
H
L
M
O
deposit
/dɪˈpɒz.ɪt/ = NOUN: mevduat, depozito, emanet, tortu, yatırılan para, katman, teminât;
VERB: yatırmak, para yatırmak, çökelmek, bankaya yatırmak, emanet etmek, yerleştirmek, yumurtlamak, tortu bırakmak;
USER: mevduat, depozito, kiralık, deposit, para yatırma
GT
GD
C
H
L
M
O
deposits
/dɪˈpɒz.ɪt/ = NOUN: mevduat, depozito, emanet, tortu, yatırılan para, katman, teminât;
USER: mevduat, mevduatlar, mevduatı, yatakları, mevduatın
GT
GD
C
H
L
M
O
details
/ˈdiː.teɪl/ = NOUN: ayrıntılar, teferruat;
USER: ayrıntılar, bilgilerini, detayları, detayı, ayrıntıları, ayrıntıları
GT
GD
C
H
L
M
O
diaspora
/daɪˈæs.pər.ə/ = NOUN: sürgünden sonra dağılmış Yahudi, Yahudilerin sürgünden sonra dünyaya yayılması;
USER: diasporası, diaspora, diasporasının, diasporanın, diasporada
GT
GD
C
H
L
M
O
did
/dɪd/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek, neden olmak, rolünü üstlenmek, ayağını kaydırmak, tamamlamak, meydana getirmek, düzenlemek;
USER: yaptı, yaptım, mi, düşünüyorsunuz, did, did
GT
GD
C
H
L
M
O
directly
/daɪˈrekt.li/ = ADVERB: direkt olarak, doğrudan doğruya, hemen, doğruca, dosdoğru, açıkça, yapar yapmaz, anlaşılır biçimde;
USER: doğrudan doğruya, direkt olarak, doğrudan, direkt, irtibata, irtibata
GT
GD
C
H
L
M
O
do
/də/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek;
NOUN: do, hile, dalavere, dolandırıcılık, do-abbreviation, do, do;
USER: yapmak, do, mutlaka, yapılması, mutlaka yapılması, mutlaka yapılması
GT
GD
C
H
L
M
O
duration
/djʊəˈreɪ.ʃən/ = NOUN: süre, süreç, süreklilik, devam;
USER: süre, süresi, süresini, süresinin, süresince
GT
GD
C
H
L
M
O
english
/ˈɪŋ.ɡlɪʃ/ = NOUN: İngilizce, İngilizler, İngiliz halkı;
ADJECTIVE: İngilizce, İngiliz, İngiltere;
USER: İngilizce, English, İngiliz, turkish, İngiliz kahvaltısı, İngiliz kahvaltısı
GT
GD
C
H
L
M
O
euro
/ˈjʊə.rəʊ/ = NOUN: euro;
USER: euro, Avrupa, avro, avroluk
GT
GD
C
H
L
M
O
euros
/ˈjʊə.rəʊ/ = USER: Euro, avro, milyon avro, avroluk, Euro'ya
GT
GD
C
H
L
M
O
even
/ˈiː.vən/ = ADVERB: bile, hatta, dahi, üstelik, tam;
ADJECTIVE: çift, çift, düz, eşit, dengeli, tam, düzenli, başabaş, sakin, fit olmuş, düzleşmek, düz olmak, düzleştirmek, eşit olarak bölüştürmek, düzlemek;
USER: hatta, bile, da, daha, dahi
GT
GD
C
H
L
M
O
everything
/ˈev.ri.θɪŋ/ = PRONOUN: her şey, en önemli şey;
USER: her şey, her şeyi, şeyi, her, herşeyi, herşeyi
GT
GD
C
H
L
M
O
example
/ɪɡˈzɑːm.pl̩/ = NOUN: örnek, misal, ibret, ders;
USER: örnek, Örneğin, örnekte, örneği, örneği
GT
GD
C
H
L
M
O
exchange
/ɪksˈtʃeɪndʒ/ = NOUN: değiş tokuş, takas, değiştirme, kambiyo, borsa, santral, bozma, trampa;
VERB: değiştirmek, bozdurmak, değiş tokuş etmek, takas etmek;
USER: değiştirme, takas, değişimi, değiş tokuşu, Döviz
GT
GD
C
H
L
M
O
explained
/ɪkˈspleɪn/ = VERB: açıklamak, anlatmak, açıklama yapmak, izah etmek, hesap vermek;
USER: açıkladı, açıklanmıştır, açıklandığı, açıklanabilir, açıklanan
GT
GD
C
H
L
M
O
far
/fɑːr/ = ADJECTIVE: uzak, öteki, öbür, ırak, mesafe katetmiş;
ADVERB: uzak, uzakta, uzağa;
USER: uzak, uzakta, kadar, çok, kadarıyla, kadarıyla
GT
GD
C
H
L
M
O
filled
/-fɪld/ = ADJECTIVE: dolu, dolmuş;
USER: dolu, doldurulur, doldurulmuş, doldurdu, doludur
GT
GD
C
H
L
M
O
finally
/ˈfaɪ.nə.li/ = ADVERB: nihayet, sonunda, son olarak, en sonunda, sözün kısası;
USER: son olarak, sonunda, nihayet, Son, Sonuç olarak, Sonuç olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
find
/faɪnd/ = VERB: bulmak, keşfetmek, rastlamak, bakmak, geçindirmek, karara varmak, sağlamak;
NOUN: bulma, bulgu, keşif, buluş, bulunan şey;
USER: bulmak, bulabilirsiniz, buldunuz, bulacaksınız, bulmanıza, bulmanıza
GT
GD
C
H
L
M
O
first
/ˈfɜːst/ = ADJECTIVE: ilk, birinci, baş, başta gelen, önde gelen;
ADVERB: önce, ilk olarak, öncelikle, ilk kez, başta, ilkönce;
NOUN: birincilik, başlangıç, birinci gelen şey;
USER: ilk, birinci, siz, önce, öncelikle, öncelikle
GT
GD
C
H
L
M
O
for
/fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle;
CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira;
USER: için, boyunca, for, üzere, üzere
GT
GD
C
H
L
M
O
form
/fɔːm/ = NOUN: form, biçim, şekil, kalıp, yapı, tarz, sınıf, yöntem, model, vücut, beden, sıra, tavır, davranış, karakter;
VERB: oluşturmak, kurmak, biçimlendirmek, şekillendirmek, şekillenmek, düzenlemek, şekil vermek, şekil almak, biçim almak;
USER: biçim, form, şekil, formu, şeklinde
GT
GD
C
H
L
M
O
found
/faʊnd/ = VERB: kurmak, dayandırmak, temelini atmak, dökmek, kalıba dökmek, dayanmak;
USER: bulundu, bulunan, buldu, bulunamadı, fazlası
GT
GD
C
H
L
M
O
from
/frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri;
USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan
GT
GD
C
H
L
M
O
go
/ɡəʊ/ = VERB: gitmek, geçmek, girmek, olmak, ölmek, başlamak, uymak, kaybolmak;
NOUN: gitme, gidiş, gayret, deneme;
USER: gitmek, gidin, gidip, go, devam, devam
GT
GD
C
H
L
M
O
good
/ɡʊd/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, çok, yararlı, sağlam, uslu, hayırlı, emin, sağlığa yararlı, dolu dolu;
ADVERB: oldukça;
NOUN: hayır;
USER: iyi, iyi bir, good, güzel, güzel
GT
GD
C
H
L
M
O
have
/hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas;
USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
he
/hiː/ = PRONOUN: o, kendisi;
NOUN: erkek;
USER: o, diye, onun, de, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
here
/hɪər/ = ADVERB: burada, buraya, burda, işte;
USER: burada, buraya, Buradasınız, here, buradan, buradan
GT
GD
C
H
L
M
O
home
/həʊm/ = NOUN: ev, yuva, yurt, vatan, bakımevi;
ADVERB: eve, evde, yurda, ülkesinde, hedefe;
ADJECTIVE: evdeki, evde yapılan;
USER: ev, ana Sayfa, evde, eve, evi, evi
GT
GD
C
H
L
M
O
honestly
/ˈɒn.ɪst.li/ = ADVERB: dürüstçe, gerçekten, doğrusu, dürüst olarak, sahiden, mertçe;
USER: dürüstçe, dürüst, dürüst olmak gerekirse, gerçekten, dürüst bir
GT
GD
C
H
L
M
O
how
/haʊ/ = ADVERB: nasıl, ne, ne kadar, nereden, ne durumda;
NOUN: yöntem, yapma yöntemi;
USER: nasıl, ne, ne kadar, kadar, nasıl Yapılır, nasıl Yapılır
GT
GD
C
H
L
M
O
i
/aɪ/ = PRONOUN: ben, I, one, I;
USER: ben, i, ı, bir
GT
GD
C
H
L
M
O
if
/ɪf/ = CONJUNCTION: eğer, ise, ama, keşke, fakat, -se, -sa;
NOUN: şart, şüphe, belirsizlik;
USER: eğer, ise, varsa, olmadığını, durumunda, durumunda
GT
GD
C
H
L
M
O
in
/ɪn/ = ADVERB: içinde;
PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri;
ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde;
USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in
GT
GD
C
H
L
M
O
interest
/ˈɪn.trəst/ = NOUN: ilgi, faiz, çıkar, pay, merak, önem, hisse, alâka, ilgi çeken şey;
VERB: ilgisini çekmek, ilgilendirmek, dikkatini çekmek;
USER: ilgi, faiz, çıkar, İlgilendiğini, Çevrede
GT
GD
C
H
L
M
O
internet
/ˈɪn.tə.net/ = NOUN: Internet;
USER: Internet, İnternette, ınternet, İnternet erişimi, internete
GT
GD
C
H
L
M
O
it
/ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse;
NOUN: cinsel ilişki;
USER: o, onu, bu, bunu, it, it
GT
GD
C
H
L
M
O
kiss
/kɪs/ = NOUN: öpücük, öpme, buse, şekerleme;
VERB: öpmek, dokunmak, değmek;
USER: öpücük, öpmek, öp, öpmeye, öpücüğü
GT
GD
C
H
L
M
O
know
/nəʊ/ = VERB: bilmek, tanımak, tatmak, farketmek, başından geçmek, ayırt etmek, ilişkisi olmak;
USER: bilmek, biliyorum, biliyor, bekleyebileceğinizi bilmek, biliyoruz, biliyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
lady
/ˈleɪ.di/ = NOUN: bayan, hanımefendi, hanım, leydi, eş;
ADJECTIVE: kadın;
USER: bayan, Lady, hanımefendi, kadın, Leydi
GT
GD
C
H
L
M
O
libra
/ˈliː.brə/ = NOUN: Terazi burcu, Terazi takımyıldzı;
USER: terazi burcu, terazi, Balık, Kova
GT
GD
C
H
L
M
O
long
/lɒŋ/ = ADJECTIVE: uzun, uzun vadeli, büyük;
NOUN: uzun süre, uzun zaman, uzunluk;
ADVERB: uzun zamandır, çoktan, epeydir;
VERB: özlemek, arzu etmek, özlemini çekmek;
USER: uzun, uzun bir, kadar, uzunluğunda, uzun süre, uzun süre
GT
GD
C
H
L
M
O
look
/lʊk/ = VERB: bakmak, görünmek, göstermek, ummak, ümit etmek;
NOUN: bakış, bakma, görünüş, nazar, yüz ifadesi;
USER: bakmak, bakın, bak, aramak, görünüm, görünüm
GT
GD
C
H
L
M
O
make
/meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak;
NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli;
USER: yapmak, olun, olmak, hale, kazanmak, kazanmak
GT
GD
C
H
L
M
O
managed
/ˈmæn.ɪdʒ/ = VERB: işletmek, idare etmek, halletmek, becermek, yolunu bulmak, geçinmek, terbiye etmek, çevirmek, kıvırmak, çekip çevirmek, icabına bakmak;
USER: yönetilen, başardı, yönetilmektedir, yönetilir, idare
GT
GD
C
H
L
M
O
me
/miː/ = PRONOUN: bana, beni;
USER: bana, beni, benim, me, benimle, benimle
GT
GD
C
H
L
M
O
minutes
/ˈmɪn.ɪt/ = NOUN: tutanak, zabıt, kayıt;
USER: dakika, dakikalar, dakikada, dakikalık, dakikadan, dakikadan
GT
GD
C
H
L
M
O
mom
/mɒm/ = NOUN: anne;
USER: anne, annem, annesi, mom, annen
GT
GD
C
H
L
M
O
money
/ˈmʌn.i/ = NOUN: новац, паре, лова, монета;
USER: para, Fiyat, Fiyat karşılığı, money, fayda, fayda
GT
GD
C
H
L
M
O
my
/maɪ/ = PRONOUN: benim;
USER: benim, my, Bana, zaman, Anasayfam, Anasayfam
GT
GD
C
H
L
M
O
myself
/maɪˈself/ = PRONOUN: kendim, ben, bizzat;
USER: ben, kendim, kendimi, kendime, kendi kendime
GT
GD
C
H
L
M
O
need
/niːd/ = NOUN: ihtiyaç, gerek, gereksinim, lüzum, muhtaçlık, yoksulluk;
VERB: gerekmek, muhtaç olmak, ihtiyacı olmak;
USER: gerek, ihtiyaç, gerekir, gereken, ihtiyacınız, ihtiyacınız
GT
GD
C
H
L
M
O
nice
/naɪs/ = ADJECTIVE: güzel, hoş, kibar, sevimli, ince, dakik, hassas;
USER: güzel, hoş, güzeldi
GT
GD
C
H
L
M
O
no
/nəʊ/ = ADJECTIVE: hiçbir, hiç, yasak, artık değil, gereksiz, no-, no, nope, nay, not, no, nay, nope, not, not a, no, hayır, numara, ret, aleyhte oy, red;
USER: yok, hiçbir, hayır, hiç, herhangi, herhangi
GT
GD
C
H
L
M
O
not
/nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope;
USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi
GT
GD
C
H
L
M
O
nothing
/ˈnʌθ.ɪŋ/ = NOUN: hiçbir şey, hiç, sıfır, boş söz;
ADVERB: hiç, asla, katiyen;
PRONOUN: hiç;
USER: hiçbir şey, şey, bir şey, hiçbir, başka bir şey, başka bir şey
GT
GD
C
H
L
M
O
of
/əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li;
USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km
GT
GD
C
H
L
M
O
offer
/ˈɒf.ər/ = NOUN: teklif, sunma, arz, öneri, sunum;
VERB: sunmak, vermek, teklif etmek, ikram etmek, arzetmek, adamak, açmak;
USER: teklif, sunmak, sunuyoruz, sunan, sunuyor
GT
GD
C
H
L
M
O
on
/ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında;
ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak;
ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır;
USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili
GT
GD
C
H
L
M
O
online
/ˈɒn.laɪn/ = USER: Online, çevrimiçi, çevrim, çevrim
GT
GD
C
H
L
M
O
open
/ˈəʊ.pən/ = ADJECTIVE: açık, serbest, dürüst, geniş, içten, karara bağlanmamış, ferah, kısık olmayan;
VERB: açmak, açılmak, açtırmak, başlatmak, başlamak;
USER: açık, açmak, açın, açmaya, açtığınızda
GT
GD
C
H
L
M
O
opportunity
/ˌɒp.əˈtjuː.nə.ti/ = NOUN: fırsat, şans, uygun durum;
USER: fırsat, fırsatı, fırsatını, olanağı, bir fırsat
GT
GD
C
H
L
M
O
our
/aʊər/ = PRONOUN: bizim;
USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın
GT
GD
C
H
L
M
O
ours
/aʊəz/ = PRONOUN: bizim, bizimki, bizimkiler;
USER: bizim, bizimki, bizimkinden, bizimkine, bizimdir
GT
GD
C
H
L
M
O
out
/aʊt/ = ADVERB: dışarı, dışarıda, dışarıya, çıkmış, bitmiş, kalmamış, açıkta, yüksek sesle;
NOUN: çıkış;
VERB: çıkarmak;
ADJECTIVE: dışarıdaki, dış;
USER: dışarı, üzerinden, out, Çıkış, dışında, dışında
GT
GD
C
H
L
M
O
papers
/ˈpeɪ.pər/ = NOUN: evraklar, kâğıtlar, kimlik belgeleri;
USER: evraklar, kâğıtlar, kağıtları, kağıtlar, kağıt
GT
GD
C
H
L
M
O
password
/ˈpɑːs.wɜːd/ = NOUN: şifre, parola;
USER: parola, şifre, parolanızı, şifrenizi, Şifrenimi
GT
GD
C
H
L
M
O
phone
/fəʊn/ = NOUN: telefon, selenli, basit ses;
VERB: telefon etmek;
USER: telefon, telefonu, phone, telefonun, telefonunuzu, telefonunuzu
GT
GD
C
H
L
M
O
product
/ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve;
USER: ürün, ürünün, ürünü, ürünleri, bir ürün
GT
GD
C
H
L
M
O
published
/ˈpʌb.lɪʃ/ = VERB: yayınlamak, basmak, yaymak, çıkarmak, ilan etmek, duyurmak, kamuoyuna açıklamak, ortaya dökmek, ileri sürmek;
USER: yayınlanan, yayımlanan, yayınlanmış, Yayımlanma, yayınlandı, yayınlandı
GT
GD
C
H
L
M
O
quick
/kwɪk/ = ADJECTIVE: hızlı, çabuk, hızla, seri, süratli, kıvrak, hazır, keskin, tez, şipşak;
ADVERB: hızla, çabucak;
USER: hızlı, hakkında pratik, pratik, hakkında hızlı, hızlı bir, hızlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
rate
/reɪt/ = NOUN: oran, ücret, sınıf, kur, derece, değer, bedel, emlâk vergisi;
VERB: sınıflandırmak, saymak, sayılmak, değer biçmek;
USER: oran, oranı, hızı, oranının, ücret
GT
GD
C
H
L
M
O
received
/rɪˈsiːvd/ = ADJECTIVE: kabul edilmiş, teslim alınmış, geçerli, geçer;
USER: alınan, aldı, almış, aldığı, alan
GT
GD
C
H
L
M
O
remember
/rɪˈmem.bər/ = VERB: hatırlamak, anımsamak, anmak, düşünmek, hatırda tutmak, yâdetmek, aklında tutmak, ihmal etmemek;
USER: hatırlamak, hatırlıyorum, unutmayın, hatırlıyor, hatırlamıyorum, hatırlamıyorum
GT
GD
C
H
L
M
O
roads
/rəʊd/ = NOUN: demirleme yeri, liman ağzı, dış liman;
USER: yollar, yolları, yollarda, yolların, yol
GT
GD
C
H
L
M
O
romanians
/rʊˈmeɪ.ni.ən/ = USER: romanians, Romenler, Rumenler, Romanyalılar, Romenlerin"
GT
GD
C
H
L
M
O
s
= USER: s, ler, lar, temizle, larındaki
GT
GD
C
H
L
M
O
said
/sed/ = ADJECTIVE: bahsedilen, adı geçen, denilen;
USER: adı geçen, dedi, söyledi, söylediğim, belirtti, belirtti
GT
GD
C
H
L
M
O
send
/send/ = VERB: göndermek, yollamak, atmak, fırlatmak, etmek, sokmak, yayın yapmak, sevketmek, coşturmak;
USER: göndermek, gönderin, gönderebilirsiniz, gönder, gönderebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
service
/ˈsɜː.vɪs/ = NOUN: hizmet, servis, görev, faaliyet, ayin, askerlik, işleme, ibadet, tebliğ, fayda;
ADJECTIVE: hizmet;
VERB: hizmet vermek;
USER: hizmet, servisi, servis, hizmeti, hizmetleri
GT
GD
C
H
L
M
O
set
/set/ = VERB: ayarlamak, belirlemek, kurmak, koymak, yapmak, düzenlemek;
NOUN: set, dizi, takım;
ADJECTIVE: belirlenmiş, kurulmuş, belirli;
USER: ayarlamak, set, ayarlayın, ayarlanır, ayarlayabilirsiniz, ayarlayabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
she
/ʃiː/ = PRONOUN: o;
NOUN: kadın;
USER: o, diye, onun, kadın
GT
GD
C
H
L
M
O
so
/səʊ/ = CONJUNCTION: bu yüzden, yani, için, diye, -ması için;
ADVERB: çok, kadar, böylece, öyle, o kadar, böyle, pek, de, da, demek, şöyle, demek ki, öyleki, aynen;
NOUN: sol;
USER: bu yüzden, çok, böylece, kadar, yani, yani
GT
GD
C
H
L
M
O
some
/səm/ = ADJECTIVE: bazı, bir, biraz, kimi, yaklaşık, bir takım, çok;
PRONOUN: bazı, bazıları, kimi, herhangi bir;
ADVERB: biraz;
USER: bazı, biraz, bir, bazıları, kimi, kimi
GT
GD
C
H
L
M
O
something
/ˈsʌm.θɪŋ/ = NOUN: bir şey, önemli bir şey;
USER: bir şey, şey, bir, şeyler, bir şeyler, bir şeyler
GT
GD
C
H
L
M
O
spoke
/spəʊk/ = NOUN: tekerlek parmaklığı, portatif merdiven basamağı, fren düzeni, at arabası tekerine dönmemesi için sokulan çomak;
VERB: tekerleğe çomak sokmak, çubuk sokarak durdurmak;
USER: konuştu, konuştum, konuşan, kollu, söz
GT
GD
C
H
L
M
O
subtitles
/ˈsʌbˌtaɪ.tl̩/ = NOUN: altyazı, ikinci başlık;
USER: altyazılar, altyazıları, altyazılı, alt, altyazı
GT
GD
C
H
L
M
O
take
/teɪk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak;
NOUN: tutma;
USER: almak, çekmek, almaya, alabilir, alır, alır
GT
GD
C
H
L
M
O
that
/ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye;
PRONOUN: o, ki, şu, diye;
ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar;
ADJECTIVE: öteki;
USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki
GT
GD
C
H
L
M
O
the
GT
GD
C
H
L
M
O
them
/ðem/ = PRONOUN: onları, onlara, onlar;
USER: onları, onlara, bunları, onlar, bunların, bunların
GT
GD
C
H
L
M
O
they
/ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar;
USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
thing
/θɪŋ/ = NOUN: şey, konu, yaratık, eşya, kimse;
USER: şey, bir şey, şeyi, şeydir, şeydir
GT
GD
C
H
L
M
O
thought
/θɔːt/ = NOUN: düşünce, fikir, düşünme, kanı, görüş, felsefe, sanı, niyet, özen, ilgi, az şey;
ADJECTIVE: sanılan;
USER: düşünce, düşündüm, düşünmüş, düşünülmektedir, sanıyordum, sanıyordum
GT
GD
C
H
L
M
O
to
/tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru;
USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç
GT
GD
C
H
L
M
O
told
/təʊld/ = VERB: söylemek, anlatmak, bildirmek, demek, haber vermek, emretmek, ayırt etmek, açığa çıkarmak;
USER: söyledi, dedi, söyledim, söylendi, anlattı
GT
GD
C
H
L
M
O
transfer
/trænsˈfɜːr/ = NOUN: transfer, aktarma, devir, havale, devretme, nakil, taşıma;
VERB: aktarmak, devretmek, iletmek, transfer etmek, nakletmek;
USER: transfer, aktarmak, transferi, aktarımı, aktarabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
translate
/trænsˈleɪt/ = VERB: çevirmek, tercüme etmek, dönüştürmek, çevirisini yapmak, tercüme yapmak;
USER: çevirmek, Çevirmemize, tercüme, tercüme etmek, çeviri, çeviri
GT
GD
C
H
L
M
O
very
/ˈver.i/ = ADJECTIVE: çok, tam, bile, gerçek, aynı, salt, sırf, mutlâk, özel;
ADVERB: çok, pek, en, tam;
USER: çok, oldukça, very, derece, pek, pek
GT
GD
C
H
L
M
O
want
/wɒnt/ = VERB: istemek, arzulamak, arzu etmek, gerektirmek, talep etmek, yoksun olmak, ihtiyacı olmak, eksik olmak;
NOUN: arzu, ihtiyaç, yokluk, istek, gereksinim, lüzum, fakirlik, gereksinme;
USER: istemek, istediğiniz, istiyorum, istiyorsanız, istiyorsunuz
GT
GD
C
H
L
M
O
way
/weɪ/ = NOUN: yol, yön, yöntem, tarz, taraf, usul, davranış, mesafe, gidişat, durum, yapılış şekli, gelenek, davranış tarzı, bakım, civar, iş alanı;
USER: yol, şekilde, yolu, bir şekilde, bir yol, bir yol
GT
GD
C
H
L
M
O
we
/wiː/ = PRONOUN: biz;
USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu
GT
GD
C
H
L
M
O
well
/wel/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, sağlıklı, uygun, iyi durumda;
ADVERB: iyi, çok, iyice, oldukça, güzelce, hoş;
NOUN: kuyu;
USER: iyi, de, sıra, yanı, iyi bir, iyi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
when
/wen/ = NOUN: zaman, vakit;
ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman;
CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında;
PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma;
USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında
GT
GD
C
H
L
M
O
with
/wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li;
USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte
GT
GD
C
H
L
M
O
yeah
/jeə/ = INTERJECTION: Evet!, Tamam!;
USER: evet, yeah, tamam
GT
GD
C
H
L
M
O
yes
/jes/ = USER: yes-, yes, yea, yep, olumlu cevap;
USER: evet, Var, evet hayır, Yes, Evet'i, Evet'i
GT
GD
C
H
L
M
O
you
/juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz;
USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi
GT
GD
C
H
L
M
O
young
/jʌŋ/ = ADJECTIVE: genç, küçük, yeni, acemi;
NOUN: küçük, yavru;
USER: genç, Küçük, genç bir, konuklar genç, konuklar genç
GT
GD
C
H
L
M
O
zero
/ˈzɪə.rəʊ/ = NOUN: sıfır, hiç, sıfır noktası, hiçlik;
ADJECTIVE: sıfır, hiç;
VERB: sıfırlamak, sıfıra ayarlamak;
USER: sıfır, sıfıra, sıfırdan, sıfırdır, zero
138 words